Rina

2010 yapımı filmidir. Bir adanın ve insanın yalnızlığından doğan bir metafordur. Hayallerimize ulaşmak için yaşam boyunca ne yaptığımızı sorgulayan bir yapıt olarak karşımıza çıkar. Hayatta ev, araba, kariyer gibi pek çok maddi şeye sahip olabiliriz, ancak sonuçta büyük bir hayatı geride bırakmış ve hayallerimizi gerçekleştirememiş olabiliriz. İnsanların hayalleri uğruna yaptığı fedakarlıkları ve bu süreçte neler yaşadıklarını irdelemektedir. “Rina” bir ada hikayesi olarak Ali, Ömer ve Umut adlı üç yakın arkadaşın etrafında döner. Ali, plajda çalışmakta ve her yaz aşık olduğu kızın tatile gelmesini beklemektedir. Umut, babasıyla balıkçılık yaparken adada sepetçilik yapan Zehra’ya derin bir aşk beslemekte, fakat bir türlü bu durumu Zehra’nın abisine açamamaktadır. Ömer ise babasıyla üzüm bağında çalışır ve bağın kendisine ayrılan küçük bir kısmında kendi şaraplarını üretmek için formüller geliştirmektedir. Bu üç arkadaşın en büyük hayali, birlikte bir şarap fabrikası kurmaktır. Tüm çabaları gerekli parayı bir araya getirmek içindir. Ancak, Vasilis’ten gelen bir haberle bu üç kafadarın hayatı alt üst olur. Artık herkes için gerçek duygularıyla yüzleşme vakti gelmiştir. “Rina”, insanların hayalleri ve istekleri uğruna ne kadar fedakarlık yaptıklarını sorgularken, komedi ile dramı iç içe sinematografik bir şekilde izleyiciye sunar. Ada mecazı ile insan varlığını aynı potada eriten film, hayallerimize kavuşmak için yaşadığımız sürece neler yaptığımızı derinlemesine inceler. Rina, yaşam içerisinde ev, araba, kariyer gibi maddi hedeflere odaklanmamızı eleştirirken, büyük bir hayatı geride bırakıp hayallerimizi gerçekleştiremediğimizi gösterir. Bu duruma “yaşamı ıskalamak” denir. Cesur bir bakış açısına sahip olan “Rina”, izleyiciyi insanların hayalleri ve istekleri uğruna ne kadar fedakarlık yaptığını düşünmeye davet eder.